Işık Kitap Kulübü
5 Nisan Çarşamba 20.30'da İş Kuleleri salonunda, Anadolu'nun sevilen türkülerini seslendiriyor.

Işık ve ses tasarımından dans koreografilerine, canlı orkestra kullanımından dönem kostümlerine kadar Milli Mücadele ile başlayarak Cumhuriyet’in kuruluş sürecini özetleyen en büyük sahne sanatları eseri olma durumunu de taşıyan müzikalde, bir müze gezisi sırasında kaybolan, kendilerini Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlatmış olduğu Bandırma Vapuru'nda bulan dört arkadaşın hikâyesi anlatılıyor.
Yekta Kopan, Mert Dilek ve Mehmet Ergen tarafınca kaleme alınan eserin yönetmenliğini Mehmet Ergen ile Lerzan Pamir, müziklerini Tuluğ Tırpan üstlenirken koreografisini Beyhan Murphy, tarih danışmanlığını ise Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan yapıyor.

Yapı Kredi Kültür Sanat, geleneksel Türk Gölge Tiyatrosu’nun önemli temsilcilerinden Ragıp Tuğtekin’in Yapı Kredi Müzesi Koleksiyonu’nda yer alan orijinal tasvirlerinin, karagöz sanatına hayat veren üstatların ve günümüz karagöz sanatçılarının tasvirlerinin yer aldığı Karagözüm İki Gözüm sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, 15 Eylül 2020 - 25 Nisan 2021 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.
Beyoğlu’ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat’ın birinci katında bulunan Yapı Kredi Müzesi, hazırladığı arkeoloji ve geleneksel sanat sergileri ve yayınlarla kültürel mirasımızın yaşatılması için çalışıyor.
Önemli pek çok kültür sanat projesine ev sahipliği yapan Yapı Kredi, henüz tarihi eserleri ve kültür varlıklarını korumaya ilişkin yasaların olmadığı 1950'li yıllarda, hem korumak hem de çalışmaların gelişmesine imkan sağlamak amacıyla sikke, madalya, nişan, işleme, kumaş, tombak, tespih, saat, karagöz tasvirleri gibi çok çeşitli nümizmatik ve etnografik eseri bünyesinde bir araya getirdi.
Yapı Kredi Müzesi Koleksiyonu’nda bulunan, Ragıp Tuğtekin’in 1930’lu yıllarda yaptığı 187 karagöz tasviri en son 2004 yılında “Yıktın Perdeyi Eyledin Vîrân” sergisinde gösterilmişti. Koleksiyonda yer alan tasvirler, küratörlüğünü Cengiz Özek’in, koordinatörlüğünü ise Nihat Tekdemir ve Elif Erdoğan’ın yaptığı “Karagözüm İki Gözüm” sergisiyle, bu sefer Ragıp Tuğtekin’in etkilendiği ve etkilediği sanatçıların işleriyle birlikte izleyiciyle buluşuyor.
Tasarımı Karşılaşmalar ekibine ait sergide 20’den fazla karagöz sanatçısının 350 tasviri, dünya gölge tiyatrosu içerisinde karagöz oyunlarının yeri, dünyada karagöz oyunlarının nerelerde oynatıldığı, gerçeküstü figürlerin ve halk efsanelerinin karagöz tasvirlerine yansımaları, günümüz karagöz sanatçıları gibi tematik başlıklar altında ele alınıyor.
15 Eylül 2020 - 25 Nisan 2021 tarihleri arasında gezilebilecek olan “Karagözüm İki Gözüm” sergisine çevrimiçi etkinlikler de eşlik edecek. Serginin Yapı Kredi Yayınları tarafından İngilizce ve Türkçe basılan bir sergi kitabı da var.

Bugün sokağa çıktığınızda karşılaştığınız ve çok sıradan olduğu için farkına bile varmadığınız onlarca şey, doğanın içinde yaşayan ve 'medeniyet' dediğimiz şeye oldukça uzak bir insanın gözünden nasıl görünürdü?
Samoa'lı bir yerlinin modern dünyaya ve 'uygarlaşan insana' bakışını oldukça çarpıcı bir dil ve gerçeklikle aktaran Göğü Delen Adam, yazar Erich Scheurmann'ın arkadaş olduğu bir Samoa'lının yorumlarını hikayeleştirdiği bir eser.
''Gazete bütün insanları tek bir kafa haline getirmeye çalışır. Benim kafama, benim düşünceme karşı savaşır. Tüm insanların kafasını ve düşüncesini ele geçirmeye çalışır. Bunu becerir de.''

Edebiyat tarihinin en garip parçalarından biri, intihar. İntihar eden yazarlar ve şairler, intiharın psikolojisini yaşam ve ölüm döngüsü üzerinden sorgulayan sayısız roman, hikaye, şiir. Yaşamanın ne demek olduğunu anlatmak ve anlamak için en ilginç seçimlerden biri.
Mart ayı için intiharı olabilecek en garip şekilde hikâyeleştiren eserlerden biri olan ''İntihar''ı öneriyorum. Hayatında her şeyin yolunda göründüğü, zengin ve sosyal olarak oldukça iyi konumda olan bir adam, sıradan bir günde, sıradan bir anda neden birden intihar eder?
Kitabı ilginç kılan detay ise eseri intihar eden bir arkadaşına yazdığı bir mektup gibi kurgulayan ve yayınevine teslim ettikten yalnızca 10 gün sonra benzer şekilde kendini öldüren yazarın yolculuğu... Bahar gelirken, yeni bir başlangıç yapabilmek için aşılması gereken umutsuzluk hissine ilaç gibi gelecek bir kitap.

YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDA İNSAN OLMANIN ANLAMINA DAİR ÇARPICI VE DERİN BİR SORGULAMA.
İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde dünya, bizim kavrayışımızın çok ötesindeki güçler tarafından yönetilen tılsımlı bir yerdi.
Ancak bilimin yükselişinden ve Descartes'ın zihin ve fiziksel dünyayı birbirinden ayıran felsefesinden sonra bu gizemin yerini materyalizm aldı. Bu noktada kendi bilincimizin, yani "ruhumuzun" aslında bir yanılsama olup olmadığını sorgulayan bir sürece girdik.
Şimdiyse idrakimizin, kontrolümüzün, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan teknolojinin ve özellikle yapay zekânın hayatımıza girmesiyle varoluşun temel sorularını anlamlandırmak için yeni dijital metaforlar kullanmaya başladık. Ama kimlik, bilgi, yaşamın amacı gibi temel felsefi problemleri merkeze alan bu metaforlar yeni bir perspektif ışığında tekrar ele alınmaya muhtaç.
Meghan O'Gieblyn bu zor iş için kolları sıvayarak felsefi bir titizlik, sağlam bir entelektüel kavrayış, özgünlük ve ironiyle hayatın anlamını yeni baştan sorguluyor. Hâlâ inançla ilgili soruların peşini bırakmayan eski bir dindar olarak, kendi kişisel deneyiminin derinliğini ve yer yer de mizah anlayışını eşsiz üslubuna katıyor.
Tanrı, İnsan, Hayvan, Makine modern çağın çılgınlığıyla koyulduğumuz bu yolda kaybolmamamız için kaleme alınmış ufuk açıcı bir rehber.


ANNIE ERNAUX
1 Eylül 1940’ta, Lillebonne’da, işçi sınıfına mensup bir ailede doğdu; çocukluğunu Yvetot, Normandiya’da geçirdi. Mazbut bir sosyal çevrede büyüdü, edebiyat öğrenimi gördü ve uzun yıllar boyunca edebiyat öğretmenliği yaptı. Kişisel deneyimle toplumsal tarihi birleştiren unsurları daha ilk romanı Armoires vides’le (Boş Dolaplar) ortaya koydu. Sınıf atlama, evlilik, kadın özgürlüğü, cinselllik, kürtaj, hastalık, yaşlılık ve ölüm gibi meseleleri kendi deneyimleri üzerinden aktarırken, arka planda daima toplumsal yas¸am ve onu olus¸turan kültürel, siyasî, tarihî olaylara yer vererek, “toplumsal bellek” yazını olarak nitelenebilecek eserlere imza attı; başta Renaudot Ödülü olmak üzere birçok ödüle değer görüldü.
2022 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi oldu. Nobel jürisi tarafından yapılan açıklamada, 82 yaşındaki yazarın, "kişisel hafızanın köklerini, mesafelerini ve kolektif kısıtlamalarını keşfetmedeki cesaretinden” dolayı bu yılki ödüle layık görüldüğü bildirildi. Hâlâ Cergy’de yaşamaktadır.
SENELER
Seneler çeşitli imgeler, fotoğraflar, dönemin gazete haberleri, popüler şarkıları, filmleri, reklamları, sloganları, siyasi gelişmelerinden hareketle 1940’lardan 2000'li yıllara uzanan deneysel bir metin, bir tür toplumsal kronik.En mahrem anılarına, hayatındaki önemli dönemeçlere kendi kuşağının hikâyesini de dahil edip tarihin kaydını tutan ve bunu yaparken klasikleşmiş otobiyografi yazınının dışına çıkan Ernaux, anlatının merkezine kendini koymaktan bilhassa kaçınıp bireysel tarihiyle kolektif tarihi bir araya getiriyor. Sınıf çatışması, kadın çalışmaları gibi konulara da yer vererek toplumsal bir bellek yazını oluşturuyor.
“Okumanız gereken en iyi kitaplardan biri.” Deborah Levy
“Seneler yalnızca otobiyografi yazını için değil, sanat için de devrim niteliğinde.” John Banville

AFŞİN KUM
Yazar, romancı. 1972 yılında İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesinde Bilgisayar Mühendisliği okuyan Afşin Kum, ayrıca Bilgi Üniversitesinde de sinema-televizyon öğrenimi gördü. Farklı kurumlarda yazılımcı ve proje yönetici olarak çalıştı. Birçok yazarı bir araya getiren Afili Filintalar sitesinin kurucuları arasında yer aldı. Yazıları Afili Filintalar'da ve Ot dergisinde yayımlandı. İlk romanı 'Sıcak Kafa' 2016 yılında, ikici romanı 'Kübra' ise 2020 yılında okurlarıyla buluştu.
Afşin Kum, Sıcak Kafa romanı ile Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD) tarafından Giovanni Scognamillo'nun onuruna düzenlenen GİO Ödülleri'nde 'En İyi Roman Ödülü'ne layık görüldü.
Verdiği bir röportajda, Sıcak Kafa'yı uzun yıllar zihninde şekillendirdikten sonra kaleme aldığını dile getirdi. Romanında ARDS hastalığı ve bu hastalığın insanların iletişimi etkilemesini konu aldı. Sıcak Kafa'nın hikâyesi diziye uyarlanarak 2021 yılında Netflix'te yayımlandı.
SICAK KAFA
Dünyayı pençesine almış bir delilik salgını...
Konuşma yoluyla, zihinden zihne bulaşarak yayılan bir hastalık...
Yıkılmanın eşiğine gelmiş uygarlık...
Vaktiyle bu amansız hastalık üzerine çalışmış eski dilbilimci Murat Siyavuş, umutsuzluk içinde annesinin evine sığınmıştır.
Acımasız bir devlet kurumunun peşine düştüğünü öğrenince, evden çıkıp hayata karışmak ve salgının dönüştürdüğü dünyayla yüzleşmek zorunda kalır.
Afşin Kum’un ilk romanı; akıl, dil, uygarlık, hayatın doğası ve boşlukta anlam arayışımız üzerine çarpıcı bir düşünce deneyi.
Meraklandıran, sürükleyen, çokça güldüren ve nihayet elinizden tutup uçuran bir hikâye.
Türkiye’nin dünya bilim kurgu literatürüne armağanı.

MATT HAİG
3 Temmuz 1975’te Sheffield, İngiltere’de dünyaya geldi. Hull Üniversitesinde İngilizce ve Tarih bölümlerinde okudu. Yazar, akademik olarak başarılı olma konusunda bir hırsa sahip olmasa da edebiyata olan ilgisi nedeniyle Leeds Üniversitesinde İngiliz edebiyatı üzerine yüksek lisans yaptı.
Bu uzmanlık sürecinin ardından, belki de sorumluluklarından kaçmak için İbiza’ya taşınan yazar, bir parti organizatörünün yanında çalışmaya başladı. O sıralarda sevgilisi olan (artık eşi) Andrea Semple ile birlikte yaşıyordu. 1999 yılında İbiza’da hayatının ilk büyük depresyon atağını geçirdi. Küçüklüğünden beri anksiyete problemleri yaşayan Matt Haig neredeyse kendine zarar vermesine neden olacak bu tecrübeden sonra İngiltere’deki ailesinin yanına döndü. Bu süreçte yaşadıklarını ve depresyonu nasıl atlattığını anlatan kitabı Yaşama Tutunmak İçin Nedenler, yazarın kişisel gelişim türünde sayılabilecek ilk kitabı oldu.
İngilizce öğretmeni, genç yaşlarda yazmayı sevdiğini fark eden Matt Haig’i yazar olma konusunda cesaretlendirdi. Ona, kitap okumanın da bir video oyunu kadar eğlenceli ve heyecanlı olabileceğini gösteren de yine İngilizce öğretmeniydi. Hatta Haig bir röportajında Gece Yarısı Kütüphanesi romanındaki Bayan Elm karakterini bu öğretmeninden esinlenerek yazdığını söylüyor.
İNSANLAR
EDGAR ALLAN POE ÖDÜLÜ EN İYİ ROMAN ADAYI
GOODREADS OKUR ÖDÜLLERİ EN İYİ BİLİMKURGU ADAYI
IMPAC DUBLIN EDEBİYAT ÖDÜLÜ ADAYI
“Bu satırları okuyanlarınızın büyük çoğunluğunun, insanların bir mitten ibaret olduğuna inandığını biliyorum ama ben size onların gerçekten var olduklarını bildirmek üzere buradayım. Bilmeyenler için söyleyeyim, insan dediğimiz şey orta zekâlı ve iki ayaklı bir yaşam formu; evrenin çok ıssız bir köşesinde yer alan küçük ve sulu bir gezegende, büyük ölçüde yanılsamalarla dolu bir varoluş sürdürüyor.”
Yağmurlu bir akşamda Profesör Andrew Martin, önce dünyanın en büyük matematik bilmecesini çözmeyi başarıyor, ardından sırra kadem basıyor. Nihayet bir yol kenarında çırılçıplak halde bulunduğunda, kıyafetsizlikten daha ciddi bir meselesi olduğu ortaya çıkıyor: Andrew Martin artık insanlardan tiksiniyor; görünüşlerinden de yiyip içtiklerinden de bitmeyen şiddet ve savaş arzularından da... Yabancı bir tür arasında kaybolmuş hissediyor kendini. Sevgi ve aile kavramları onda şaşırtıcı bir ilgi uyandırsa da tüm sakinlerinden nefret ediyor bu gezegenin. Newton hariç... Ama o da bir köpek işte...
Sahi, kim bu adam? Onun –ya da herhangi birinin– insanlık hakkındaki tüm fikrini değiştiren şey ne olabilir?
Son yılların en önemli romancılarından Matt Haig, onca karmaşıklığına rağmen hayatın içindeki mutluluğa ve insan doğasına dair alışılmadık bir hikâye sunuyor. İnsanlar, neşeli ve etkileyici bir üslupla “bizi” bize anlatıyor.
Atık Küre insan türünün Yerküre ve barındırdığı yaşamsal sistemler üzerinde yarattığı etkinin geniş bir tarihini sunuyor. Kitabın çevre meselelerinin tarihi konusunda yazılmış pek çok kitaptan farkı yazarın kontrolsüz nüfus artışı ve atık üretimi gibi temel iki sorunu sistem teorisi bağlamında ve karşılıklı etkileşimlerini merkeze koyarak ele almasıdır.

2022 yılı yeni kitapların çıkması açısından zengin bir yıl oldu. Özellikle kişisel gelişim kitapları 2022 yılında talep görürken çok satanlar listesine girmeyi başardı. İşte 2022'de en çok satanlar listesine giren en çok okunan kitaplar:
NOT: Kaynak olarak kitap satış platformlarının “Çok Satanlar Listeleri” kullanılmıştır.
NOT 2: Kitaplar herhangi bir sıraya sokulmamıştır.

1. Anne Beni İyileştir - M. Barış Muslu
“Anne Beni İyileştir” kitabıyla yazar Barış Muslu, başta kendisi olmak üzere evrenle ilgili algısını, hayata bakış açısını tamamen değiştiren yepyeni bir bilgiden bahsediyor.

2. Eflal - R. İdeli
“Wattpad’de on milyondan fazla okunan R. İdeli'nin kitabı Eflal, kimsesiz genç bir kadının hikâyesine odaklanıyor. Hiçbir zaman onaylanmamış bir evlilikten doğan Eflal, doğar doğmaz kimsesizdir ve kendine yeni bir aile arama umudundadır. Ta ki karşısına Karan çıkana kadar...

3. Zaman Kaybolmaz - İlber Ortaylı
“Yaşam tecrübesini paylaşmayı seven İstanbul âşığı nadide bir entelektüel İlber Ortaylı “Zaman Kaybolmaz” adlı kitabıyla gençliğinden bu yaşına kadar edindiği bilgi birikimi okuyucularıyla paylaşırken, kendine çıkardığı derslere değiniyor.

4. Tiamat - İhsan Oktay Anar
Denizin en derin noktasında geçen Tiamat, İhsan Oktay Anar'ın muhteşem anlatımıyla din, bilim, özgürlük, varlık, düşünme, düşünme biçimleri gibi konulardaki çatışmaları anlatıyor.

5. Üç Kız Kardeş - İclal Aydın
Şu an TV uyarlaması çekilen Üç Kız Kardeş, Türkân, Dönüş ve Derya adlı kardeşlerin hikâyesine odaklanıyor. Ayvalık’ın çam kokulu sokaklarında geçen masal gibi çocukluğun ardından yetişkinliğin acımasızlığıyla karşılaşan bu üç kız kardeş, şimdi yeni hayatlarında mücadele etmek zorundadır.

6. Simyacı - Paulo Coelho
1988 yılında yayınlanmasına rağmen hala en çok satanlar listesine giren Paulo Coelho'nun Simyacı adlı kitabı, İspanya’dan kalkıp Mısır Piramitleri’nin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamına felsefi bir bakış sunuyor.

7. Gece Yarısı Kütüphanesi - Matt Haig
2020 yılının en iyi romanı seçilen “Gece Yarısı Kütüphanesi” zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında çok kötü bir gün geçiren Nora'nın başından geçenler ve hayatında hiç fırsat vermediği olasılıklara değiniyor.

8. Seninle Başlamadı - Mark Wolynn
2022'nin kesinlikle en sevilen kitaplarından olan “Seninle Başlamadı” Mark Wolynn'in geleneksel psikoterapinin dışına çıkarak daha yeni ve farklı bir yöntemle hayatının değişimine odaklanıyor. “Seninle Başlamadı” ilaçların ve diğer müdahale yöntemlerinin uzun süredir çözemediği zorlukların ortadan kalkması için önerileri sunuyor.

9. Ben, Kirke - Madeline Miller
Uzun süredir çok satanlar listesinden inmeyen Ben, Kirke’de Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunuyor.

10. Kaplanın Sırtında - Zülfü Livaneli
Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Zülfü Livaneli, Kaplanın Sırtında adlı kitabında II. Abdülhamid’in tahtını kaybettikten sonra yaşadıklarına odaklanıyor.
4 Ocak 2023 Çarşamba Saat: 18:30
100. Yıl Buluşmaları - “Cumhuriyet’in Kuruluşunun Alternatif Resmi: Amiral Bristol’ün Gözlemleri”
Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 100. Yıl Dönümü’nü kutlayacağımız 2023 yılı boyunca Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık kamusal programlar düzenliyor. İlk etkinlikte, “Amerikalı Diplomat Amiral Bristol’ın Gözlemleri: Osmanlı’nın Çöküşü, Cumhuriyet’in Kuruluşu (1919-1927)” adlı kitabı kısa bir süre önce YKY’den çıkan tarihçi yazar Hakan Özoğlu’nu konuk ediyor. I. Dünya Savaşı’nın ardından ABD Yüksek Komiseri olarak İstanbul’a atanan Tuğamiral Mark L. Bristol, Osmanlı’nın son dönemine ve Cumhuriyet’in kuruluşuna bizzat tanıklık etti. Bristol, raporları ve tavsiyeleriyle Soğuk Savaş yıllarından günümüze dek süren ABD-Türkiye stratejik ortaklığının da temellerini attı. Raporlarla yetinmeyip günlük de tutmuş olması, onu araştırmacılar açısından ayrıca değerli kılmaktadır. Özoğlu, kitabında çok sayıda birincil belgeye dayanarak Bristol’ın resmi yazışmalarını mercek altına alıyor ve Türkiye’nin ve imparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinin alternatif bir resmini çiziyor. Hakan Özoğlu, University of Central Florida’da Orta Doğu Çalışmaları Merkezi Direktörü ve Tarih Bölümü profesörüdür. Kitap ve makaleleri yedi dilde yayımlanmıştır.
Etkinlik herkese açık ve ücretsizdir. Kapılar etkinlikten yarım saat önce açılır.

7 Ocak 2023 Cumartesi Saat: 11:00
BabyConcerts ile Kitap Okuma - “Bozuk Müzik Kutusu”
Yapı Kredi Kültür Sanat - Loca
Çocuk Konseri
Türkiye’nin 0+ yaş bebek ve çocuklara yönelik ilk ve tek klasik müzik topluluğu “BabyConcerts”, Yapı Kredi Kültür Sanat’ Yayıncılık’la birlikte özel bir konser serisine başlıyor. “BabyConcerts ile Kitap Okuma” başlıklı seride minikler, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan çocuk kitapları eşliğinde klasik müzik dinleyecekler. Programda bir balerin de danslarıyla hikâyeyi yorumlayacak. 3-6 yaş grubuna yönelik ilk beş konser; YKY tarafından yayımlanan, Çiğdem Kaplangı’nın yazdığı ve Emine Bora’nın resimlediği “Bozuk Müzik Kutusu” kitabına ayrıldı. Hadi çocuklar, anne babalarınızın elinden tutup onları konsere getirin. Hem yeni yılın gelişini birlikte kutlayalım hem okumanın, müziğin ve dansın tadını aynı anda çıkaralım.
Didem Karakaya - Flüt
Alise Juska Savga - Keman & Sanat Direktörü
Kasia Özdemir - Keman
Feride Berin Varol - Çello
Olga Yürükoğlu - Balerin
Burcu Çıtlak - Anlatıcı
Etkinlik biletlidir. Biletler Biletix’ten temin edilebilir.
Gişeden bilet satışı yoktur.
Konser 3-6 yaş arası çocuklar için uygundur.
Yerler numarasızdır. Oturma düzeni sandalye ve minderlerle sağlanacaktır.
Kapılar konserden yarım saat önce açılır.

26 Ocak 2023 Perşembe Saat: 18:00
Romandan Sinemaya İnsanın Halleri - Moby Dick
Yapı Kredi Kültür Sanat - Loca
Film Gösterimi, Söyleşi
Gökçen Ezber ve Fatma Zeynep Bilge hazırladıkları dizinin bu ayki programı, ABD’li yazar Herman Melville’in 1851’de yayımlanan “Moby Dick - Beyaz Balina” romanına ayrıldı. YKY’den Mîna Urgan ve Sabahattin Eyuboğlu çevirisiyle yayımlanan roman, bireyin hayattaki ve kontrol edemediği güçler karşısındaki mücadelesini, çaresizliğini, haset, nefret ve intikam gibi karanlık duygularını destansı bir ölçekte hikâyeleştiren bir klasik. 1926 – 2008 yılları arasında defalarca beyaz perdeye uyarlanan romanın bu akşam izleyeceğimiz uyarlaması, usta yönetmen John Huston’ın imzasını taşıyor. Başrollerini Gregory Peck, Richard Basehart ve Leo Glenn’in paylaştığı film, tıpkı roman gibi, okuru kendisiyle baş başa bırakan ve ona kendi insan olma halini gösteren bir başyapıt.
Roman: Moby Dick – Beyaz Balina (Moby Dick – The White Whale) (YKY’de ilk baskı 1999, Çeviren: Mîna Urgan, Sabahattin Eyuboğlu)
Yazar: Herman Melville
Film: Moby Dick (1959)
Yönetmen: John Huston
Oyuncular: Gregory Peck, Richard Basehart, Leo Glenn
Süre: 2 saat
Türkçe altyazılı
Etkinlik herkese açık ve ücretsizdir. Kapılar etkinlikten yarım saat önce açılır.

16 Ocak 2023 Pazartesi 20.30
TARIK DURSAUN K. “ANISI KALIR “
İŞ KULELERİ SALONU
Tarık Dursun K.’nın “Üçüncü Gün”, “İlik”, “Karanfilli Hikâye”, “Anısı Kalır”, “Elişleri” hikâyelerinin yer alacağı “Anısı Kalır” başlıklı dinleti 16 Ocak 2023 Pazartesi 20.30’da İş Kuleleri Salonu’nda. Etkinlik ücretsizdir. İş Sanat web sitesinden rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Prof. Dr. Fahri Işık’ın anlatımıyla “Uygarlık Anadolu’dan Doğdu” video serisinin “Anadolu’ya Sahiplik “ konulu 9. bölümü İş Sanat Youtube kanalında yayında.
Aşağıdaki linkten kanala ulaşabilirsiniz.
Link: https://youtu.be/l687XtzjP6s

Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
Bu kitapta, José Saramago'nun diğer eserlerinde olduğu gibi kendine özgü olan yazım şekline sadık kalınmıştır: Kitapta nokta ve virgül dışında herhangi bir noktalama işareti kullanılmamıştır.
Diyaloglar ve konuşmalar, yazarın kendine has yazım tipi olan düz yazı biçiminde bulunmaktadır. Kitaptaki olayların geçtiği yer belirsizdir; adı verilmemiştir. Bunun nedeni, yazarın evrensel konulu bir yapıt oluşturmak istediği için bu ağır, korkulu, ahlâkî değerlerin çöktüğü ortamı herhangi bir mekândan soyutlamıştır.
Kitaptaki kahramanların gerçek isimleri yoktur. Bunun nedeni de yine aynı şekilde evrensellik taşıyan konuya bağlı kalmaktır. Kahramanlar, sıfatları ile anılmaktadır. Örneğin göz doktoru, doktorun eşi, koyu renk gözlüklü genç kız, oto hırsızı, gözü siyah bantlı yaşlı adam, ahlâksız körlerin şefi gibi.
Yazar, bu romanının devamı olan Görmek adlı romanını 2004 yılında yayımlamıştır.

Borges’in Buenos Aires’teki apartman dairesine hırpani kılıklı bir İncil satıcısı gelir. Satıcı Bikaner’de rastladığı tuhaf bir kitabı Borges’e satmak istediğini söyler. Başı sonu olmayan, her açılışında bambaşka sayfalar içeren, sonsuz sayfada ama incecik bir kitap olan “Kum Kitabı” satıcıya göre hem kutsal hem de şeytanîdir.
Borges kitabı açar. Sayfa diyelim ki 40514. Karşısındaki sayfa 40515 olacağına 999’dur. Sayfayı çevirir. 999’dan sonra 1.000 gelmelidir ama sayfa numarası sekiz hanelidir. Sayfaların doğru numaralanmadığı ortadadır. Tuhaf adam kitabın isminin “Kum Kitabı” olduğunu söyler Çünkü ne kumun, ne de bu kitabın başı ve de sonu vardır.
Bu tuhaf kitap öylesine gizemlidir ki birinci sayfası yoktur. Kitap kapağı ile ilk sayfa arasında şaşırtıcı bir şekilde durmadan yeni sayfalar ortaya çıkar. Son sayfayı da bulmak aynı derecede sinir bozucu olur. Tıpkı kumsaldaki birinci ve sonuncu kum tanesini bulmak gibi …
Borges’in görme becerisini kaybettiği yıllarda, sekreteri ve hayat arkadaşı Maria Kodama’nın yardımıyla yazdığı Kum Kitabı yazarın olgunluk çağının en önemli eseridir. Kitabın sonunda, Borges’in esin kaynaklarını ve kendi eseri hakkındaki samimi yorumlarını içeren son deyiş yer alıyor.
Antiroman diye de nitelenen ve “anlatı” ile “anlatının yarattığı çağrışımlar” üzerine inşa edilen Seksek’in başındaki okuma planında, maceracı okurlara alternatif bir “sıçrayarak okuma” düzeni sunulur. Bu okuma biçimi, seksek oyununu andırır. Okuru kurmacanın etkin bir unsuruna dönüştüren bu sıçramalar, yalnızca romanın okuma biçiminin değil, yaratılan kişilerin, dolayısıyla insanlığın içinde yaşadığı dünyanın da parçalanmışlığını simgeler.
Julio Cortazar, 1960 yılında yayınladığı Seksek adlı romanında, geleneksel anlatım şekilleri ve edebi teknikleriyle ince ince dalgasını geçer. Bir cümleyle özetlemeye çalışırsak “gerçekliğin dayattığı saçmalığın içinde biçimlenen bir dünyada amaçları sekseğin son halkası gökyüzü'ne ulaşmak olan bir grup insanın hikâyesidir” Seksek. Kitabın omurgasını dil meselesi oluşturur. Dilin neredeyse bütün imkânlarını zorlayan deneysellik arayışıyla günlük yaşamın sıradanlığını o kadar ustaca bir araya getirir ki, ancak Joyce’nin Ulysess’i ile ya da Proust’un Kayıp Zamanın İzinde’si ile mukayese edilebilir.
Kitap 115 bölümden oluşur. İlk 56 bölüm asıl romanı oluşturur. 56. bölümü bitirdikten sonra ortalama okuru uyarır Cortazar ve der ki, “Ey okur, roman bitti!” Bundan sonra kitaba devam etmek isteyenleri çetin bir sınav beklemektedir. O bölüme kadar normal seyirde aktığını düşündüğümüz roman, eğer okumaya devam etmek istersek, sıçramalı bir metine dönüşür. Kitabın ismi olan Seksek de buradan gelmektedir zaten. Oyun başlamıştır. 56. bölümden sonra “okunması zorunlu olmayan bölüm” çıkar karşımıza. İkinci okumaya 73. bölümle başlamamızı önerir Cortazar. Ve sonra bölümden bölüme sıçramaya başlarız. 73-1-2-116-3-84-71-5-81-74-6-7-8-93-68-9-104-10-65-11… diye devam eder gideriz. Kâh başına döneriz romanın kâh ortasına, oradan tekrar başa ve sona ve ortaya…
YKY yazarlarını okurlarla bir araya getiren söyleşi dizisi “Oda’nın Konukları”nda bu ay usta öykücü Şiir Erkök Yılmaz olacak. Söyleşi,Yılmaz’ın toplu öyküler kitabı “Eşekarısı”ndan on yıl sonra yayımlanan ve yepyeni dokuz öyküden oluşan kitabı “Fil Kazası”na odaklanılacak. Moderatör Zehra Onat, Yılmaz’a bu kitabının yanı sıra diğer kitapları, öykü yazmak ve öykücü olmakla ilgili fikirleri, edebiyatla ilişkisi üzerine sorular soracak. Laf lafı açacak ve söyleşi, dinleyicilerin de katıldığı keyifli bir sohbete dönüşecek.
Geçen yıl yayımlanan “Fil Kazası”, Şiir Erkök Yılmaz’ın sıra dışı bakış açısını ve sinematografik anlatımını barındırıyor. Somut olayların içindeki gerçeküstü izleri araştıran, insanın özüne dokunmayı başaran Yılmaz, hayatın buhar olup uçan ve katılaşıp kalan yanlarına aynı ustalıkla eğiliyor.
Etkinlik herkese açık ve ücretsizdir. Kapılar etkinlikten yarım saat önce açılır.

Ankara Kalesi'ndeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin karşısında yer alan, geçmiş yıllarda zahire ve tiftik ambarı olarak kullanılan dört katlı yapı, restorasyonla müze hâline getirildi.
Müze ziyaretçilere, Türkçenin söz varlığının eşsiz zenginliğini kelimelerin sanatla, görsel tasarımla, duyguyla bir araya geldiği sergiler ve enstalasyonlar üzerinden deneyimleme imkânı sunuyor.
Müzede, en alt katta kökler, giriş katında kelimeler, en üst katta da cümlelerle ilgili sergi alanları yer alıyor.
Müzenin giriş ve birinci katını birbirine bağlayan merdiven arasında, Türkçe, Uygur, Göktürk ve Arap harflerinin olduğu cam ve pirinç avize dikkati çekiyor.
Pek çok sanatçının resim, enstalasyon, seramik gibi eserlerinin sergilendiği müzede, İranlı bir sanatçının, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarından yaptığı üç boyutlu dijital heykeli de yer alıyor.
Müzeye girişte misafirleri, "Hoş geldiniz", "Sefalar getirdiniz", "Ne iyi ettiniz de geldiniz", "Aman efendim gözümüz yollarda kaldı", "Hangi rüzgâr attı sizi buraya?", "Nerelerdeydiniz?" cümleleri karşılarken, ziyaretçiler çıkışta, "Hoşça kalın", "Allah'a ısmarladık", "Yine bekleriz", "Yolunuz açık olsun", "Arayı açmayalım", "Özletmeyin kendinizi" cümleleri ile uğurlanıyor.
Kelime Müzesi, pazartesi günleri hariç, diğer günler 10.00 ile 17.00 saatleri arasında açık olacak.


Charles Kenny

ÖZGÜRLÜK YOKSA AŞK DA YOKTUR
Asla sevdiğin insanın gardiyanı olma…
Bir varmış bir yokmuş, dünyada acayiplikler çokmuş. Bir gece beş farklı ülkede, beş prens aynı rüyayı görmüşler: Bir genç kız, kadim bir kentin alacakaranlık sokaklarında ışıktan bir güzellik halinde dolaşıyormuş. İşte o kızı gördükten sonra, artık ne eski hayatları kalmış ne de eski hakikatleri.
Ahmet Ümit’ten insanlığın en yüce duygusu olan aşkın doğasına dair bir hikâyat.
“Bir Aşk Masalı”, beş prensin sevda uğruna revan oldukları bir yol ve hal macerası. Kaf Dağı’ndan ıssız çöllere, ücra hanlardan savaşçı kabilelerin çadırlarına, devlerden denizkızlarına, balinalardan devasa yılanlara, cümle tabiatın ve mahlukatın geçiş yaptığı bir hayal perdesi.
“Yolculukların en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vazgeçilmez bir hal alır…”

“Sevilen bir hikâyenin tatmin eden, kıymetli devamı.” -Kirkus Review
“Melody’nin sesi her zamanki gibi esprili. Çeşitli etnik kökenlerden ve engellere sahip yardımcı karakterler ona saygıyla yaklaşıyor...Onu gerçekten anlayan bir topluluğun parçası olmuş durumda.” -Publishers Weekly
“Bu kitapta Melody okulla alakalı tüm problemleri ve sınırları aşmış bir genç kız olarak karşımıza yeniden çıkıyor. Ama bekleyin! Henüz hiçbir şey görmediniz.” -GoodReads, Okur Yorumu
Sayın Işık Ailemiz,
Işık Kitap Kulübümüzün Ekim ayı kitabı Judith Malika Liberman’ın “Bir Masal İyi Gelir” adlı kitabı olarak belirlenmiştir.Kasım ayının ilk haftasında yazarımızla ya yüz yüze ya da çevrim içi buluşmamızda görüşeceğiz. Görüşmemizin nasıl olması konusunda sizlere yine anket yollayacağız.Çoğunluğun oyuna göre etkinlik gün ve saatini paylaşacağız.
Destek Yayın Grubu tarafından Işık Okulları ve Işık Üniversitesi çalışanlarına ve öğrencilerine özel % 5 indirim tanımlanmıştır.
İndirimden yararlanmak için;
- @fmvisik.k12.tr ve @ isikun.edu.truzantılı e posta adresinizi kullanarak üyelik oluşturmanız gerekmektedir.

Yüzyılın yüz kitabı, Fransız yayın perakendecilerinin Fnac ve Paris gazetesinin Le Monde yaptığı anketlerden çıkan, yirminci yüzyılın en iyi yüz kitabı olduğu düşünülen kitapların sınıflandırılmış bir listesidir. Kitapçılar ve gazeteciler tarafından hazırlanan, 200 kitap ismi içeren taslak halindeki listeye, 17,000 Fransız "Hangi kitap hafızanızda kalıcı bir etki bıraktı?" sorusuyla oy vermiştir.[1]
Muhteşem romanlar, şiir kitapları ve tiyatro oyunları bu beğeni listesinde yer aldığı gibi komedi mizah türünde yapıtlar da yer almıştır. Listedeki ilk elli eser, Frédéric Beigbeder, The Last Inventory Before Liquidation tarafından yazılan makaleye de konu olmuştur. Yazar bu yazısında French-centred karakteriyle ciddi bir dikkat çekmiştir.
Sıra | Kitap adı | Yazar | Yıl |
1 | 1942 | ||
2 | 1913–1927 | ||
3 | 1925 | ||
4 | 1943 | ||
5 | 1933 | ||
6 | 1932 | ||
7 | 1939 | ||
8 | 1940 | ||
9 | 1913 | ||
10 | 1947 | ||
11 | 1949 | ||
12 | 1952 | ||
13 | 1943 | ||
14 | 1980 | ||
15 | 1973 | ||
16 | Paroles (Fransızca) | 1946 | |
17 | Alkoller | 1913 | |
18 | 1936 | ||
19 | Het Achterhuis (Felemenkçe) | 1947 | |
20 | 1955 | ||
21 | 1932 | ||
22 | Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) | 1949 | |
23 | 1959 | ||
24 | 1952 | ||
25 | 1905 | ||
26 | 1968 | ||
27 | 1955 | ||
28 | 1922 | ||
29 | 1940 | ||
30 | 1925 | ||
31 | Der Husar auf dem Dach (Almanca) | 1951 | |
32 | Die Schöne des Herrn (Almanca) | 1968 | |
33 | 1967 | ||
34 | 1929 | ||
35 | 1927 | ||
36 | 1959 | ||
37 | 1927 | ||
38 | 1936 | ||
39 | 1928 | ||
40 | 1924 | ||
41 | 1954 | ||
42 | Le Silence de la mer (Fransızca) | 1942 | |
43 | 1978 | ||
44 | 1901–1902 | ||
45 | Die Sonne Satans (Almanca) | 1926 | |
46 | 1925 | ||
47 | 1967 | ||
48 | Il disprezzo (İtalyanca) | 1954 | |
49 | 1926 | ||
50 | 1928 | ||
51 | 1944 | ||
52 | Le Soulier de satin (Fransızca) | 1929 | |
53 | 1921 | ||
54 | 1959 | ||
55 | 1967 | ||
56 | 1898 | ||
57 | Ist das ein Mensch? (Almanca) | 1947 | |
58 | 1954–1955 | ||
59 | Les Vrilles de la vigne (Fransızca) | 1908 | |
60 | Hauptstadt der Schmerzen (Almanca) | 1926 | |
61 | 1909 | ||
62 | 1967 | ||
63 | 1953 | ||
64 | 1974 | ||
65 | 1951 | ||
66 | 1966 | ||
67 | 1957 | ||
68 | 1906–1907 | ||
69 | 1929 | ||
70 | The Martian Chronicles (İngilizce) | 1950 | |
71 | Die Verzückung der Lol V. Stein (Almanca) | 1964 | |
72 | 1963 | ||
73 | Tropismes (Fransızca) | 1939 | |
74 | Journal 1887-1910 (Fransızca) | 1925 | |
75 | 1900 | ||
76 | 1966 | ||
77 | 1938 | ||
78 | 1925 | ||
79 | 1944 | ||
80 | Moravagine (Fransızca) | 1926 | |
81 | 1963 | ||
82 | Sophies Entscheidung (Almanca) | 1979 | |
83 | 1928 | ||
84 | Pietr-le-Letton (Fransızca) | 1931 | |
85 | 1944 | ||
86 | 1930–1932 | ||
87 | Fureur et mystère (Fransızca) | 1948 | |
88 | Gönülçelen | 1951 | |
89 | No Orchids For Miss Blandish (İngilizce) | 1939 | |
90 | 1950 | ||
91 | 1910 | ||
92 | 1957 | ||
93 | 1951 | ||
94 | 1967 | ||
95 | 1949–1960 | ||
96 | 1939 | ||
97 | Amers (Fransızca) | 1957 | |
98 | 1957 | ||
99 | 1947 | ||
100 | Salman Rüşdi (Salman Rushdie) | 1981 |
Sevgili Işık Kitap Kulübü Üyeleri,
Işık Kitap Kulübü olarak benden son okuduğum kitaplar hakkında bir yazı istemişsiniz, ilginize teşekkür ediyorum.
Kitap okumanın, okuduklarımızı anlamanın ve anlamlandırmanın hayatımızda önemli bir yeri olduğunu ve zaman ayırmamızın gerekli olduğunu biliyorum.
Şahsen daha fazla kitap okumanın daima önceliğim olmasını isterdim. Gerçekten yoğun hayat şartlarında zaman sınırı olabiliyor, hele hele benim gibi hem sporculuk hem spor yöneticiliği hem bankacılık hem avukatlık ve de Vakıf yöneticiliği gibi ciddi sorumluluklar dâhilinde bazen yeteri kadar zaman ayrılamıyor. Bu noktada hemen bir öz eleştiri yaptığımda istendiğinde yolda, bir kahve molasında ya da bir uygun bir zaman aralığında kitap okumayı “alışkanlık” hâline getirmek kişiye inanılmaz özellikler kazandırabilir, kişilik gelişimine katkı sağlayabilir düşüncesindeyim.
Önce son olarak bitirdiğim Viktor E. Frank’ın yazdığı “İnsanın Anlam Arayışı” kitabından bahsedeyim, gerçekten çok anlamlı geldi bana. Şöyle ki kişinin en zor şartlarda hatta ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiyi algıladığı ve her an somut olarak en kötüye şahit olduğu çok zor bir süreçte ve daha da önemlisi süreci bir psikiyatr gözüyle irdelemesi, olaylar üzerine kendi ve kampta kalanlar için yaptığı tahliller, insanlar için özel tespitleri ve neticede bunları bir bilim adamı olarak bütünsel olarak değerlendirmesi bana çok önemli geldi. Gerçekten zaman zaman dönüp okunması, okuyucunun zor anlardaki kendi duygu ve davranışları ile karşılaştırması gereken bir kitap; tavsiye ederim.
Hâlen okuduğum ve hatta “okumaya çalıştığım”, sık sık geri dönerek belli yerleri tekrar anlamaya çalıştığım, üzerinde çizdiğim, notlar yazdığım bir kitap. “Felsefe Aracılığı ile Düşünme”, yazarı Chris Horner-Emrys Westacott. Esasen ben ders kitaplarım dâhil kitaplarımı hiç çizmem, sanki el değmemiş gibi saklamaya çalışırım ancak bu kitap başka diye düşünüyorum. Kitaplara karşı bu titizliğim karşısında, okul yıllarımda babam “Sen hiç ders çalışmıyorsun galiba, kitapların okunmamış gibi pırıl pırıl!” diye şaka yapardı.
Bu tür kitapları sizlere de tavsiye etmemin sebebini kendimi örnekleyerek anlatmak isterim. Yaşım, mevcut birikimlerim, birçok kişinin maddi manevi dünyasına dokunduğum yöneticilik sürecimde hatta karar alma yetkilerine sahip olduğum bu günde, okuduğum bu tür kitapların faydalarını görüyorum. Karar alırken, önce ne yapmak istediğimi değerlendiriyorum, takiben karşımdaki kişilerin sosyolojik durumlarını ve yetkinliklerini gözlüyorum. İşte bu çerçevede aldığım kararların yerinde ve değerli olmasına çalışıyorum. Esasen bunun ciddi bir sorumluluk olduğunu zira kişilere yönelik özensiz bir davranışın önce muhatabını negatif etkileyebileceğini, takiben onun bu yükü ailesine ve çevresine taşıyabileceğini, atılan her taşın esasen büyük daireler hâlinde olumlu ya da olumsuz olarak büyüyebileceğini işte bu kitaplar sayesinde daha da iyi anlıyorum.
Sonuç olarak,
Sizlerin bu kulüpte görev almanız ve bu sorumluluğu taşıyarak kitap sevgi ve alışkanlığını yayma gayretiniz beni heyecanlandırıyor, sizlere her zaman şahsen ve FMV olarak destek olacağımızı bilmenizi istiyor, sevgi ve başarı dileklerimi sunuyorum.
Av. A. Akın Süel
Feyziye Mektepleri Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı
Üyelik için tıklayınız: https://forms.gle/7vo3VwFVWQFJj9SV6