KAYIP TANRILAR ÜLKESİ
Yazar hikâyenin ana karakterini “Babasız çocuklar tanrıya sığınırdı ama o, tanrı olmayı seçti!” şeklinde tanımlar. Ahmet Ümit, babasız yetişen ve yaşadığı kötü olayları, büyüdüğü zaman tanrı olma isteğiyle aşmaya çalışan becerikli bir katilin hikâyesini kitabında anlatmaktadır.
Berlin’de yaşayan katil, oldukça akıllı ve yetenekli olduğu için uzun süre yakalanmaz. Yunan mitolojisinin baş tanrısı olan Zeus’un ağzından, parşömen kâğıtlarına insan kanı kullanarak şiirler ve destanlar yazar, kafasındakileri farklı bir karaktere dönüşerek dışarıya yansıtır. Katilin amacı, işlediği cinayetler aracılığı ile insanlara geçmişte kalan ve günümüzde sadece birer mitten ibaret olan Yunan ve Roma panteonunda yer alan tanrıları hatırlatmaktır.
Unutulmuş tanrıları yeniden uyandırmak için kurbanlar veren ve birçok insanın canını alan bir seri katilin çevresinde döner olaylar. İnsanlara olan nefretini kendi içinde absorbe edemeyip eyleme döken bozuk bir ruhtur ana karakter. Babasız kaldığından beri yaşadıkları yüzünden ölen babasını suçlar ve onunla hesaplaşmak için Tanrıların Evi Olimpos (Olympos) Dağı’na çıkmaya çalışır. Tanrıların kayıp evi/ülkesine gidebilmek için her şeyi yapmaya hazır, geçmiş travmalarından kurtulamamış bir insanın yaşadıklarını anlatır. Türk bir ailenin çözümlemeye çalıştığı cinayetler ve katilin yaptıklarını anlatırken, Türkiye’ye ve Pergamon’dan götürülen sunağa bolca atıf yapar. Romanda anlatılan hikâyenin, bahsedilen yerlerin kısmen gerçeğe dayanması ise ilgi çekmektedir.